SIIRLER
ANA SAYFA

ULKU

DOKUZ ISIK

TURAN

RESiMLER

SIIRLER

BILMEDIKLERINIZ

NOTLAR - FiXLER

WEBMASTERS

Adalar denizinden Altaylarin daha otesine kadar butun Turk gencligine
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.

Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.

Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;

Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.

Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;

Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın

Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!

İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,

Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın

Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!

Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?

Mefkuresinden başka her varlığı unutan

Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,

Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;

Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..

Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla

Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...

Hayata ne biçimde geldinse bir borayla

Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğrunda kılıç çekince kından

Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;

Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.

Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;

“Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.

Yazık, bütün ömrünce okadar özlediğin

Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,

Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.

Işıksız kulübende boranın esişini

Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;

Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;

Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca

Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,

Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?

Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar

Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş!.. Bu yolda ben de coşkun bir selim,

Beraberiz seninle, işte elinde elim.

Seninle bu hayatın gel beraber gülelim

Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,

Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.

Savaş... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın

Ne sevgili yanında, ne baba ocağında...

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;

Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...

Kazanmanın sırrın bilmiyorsan git, ara

“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...

Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...

Lenin’den bahsederse karşında bir maskara

Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!

Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...

Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?

Ruhlarımız buluşur elbet “Tanrıdağı”nda...

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,

Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,

Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın

Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?

Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.

Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,

Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,

Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.

Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın

Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!

Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...

Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç

Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...


OTUZ KUPONA
Radyo, televizyon, gazete, dergi
Her birşey meydanda, sergi var sergi
Esnafa, çiftçiye koy peşin vergi

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Taksitle araba, taksit taksit ev
Enflasyon kudurdu, dev oldu dev
istersen küfür et, istersen sev

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Sınavı düşünme! kitabın bizden
Bedava deneme sınavın bizden
Yarıçıplak hatunlar, son avın bizden

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Bardak, tabak, oyuncakı, halı verdiler
Denizin dibinde yalı verdiler
Gül yaprağı gösterip çalı verdiler

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Fatih'e İstanbul, Yavuz'a Mısır
Yüz Kupona kilim, seksen kupon hasır
Kuponla gelecek ülkeye huzur

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

En son hediyeyi kızlar tanıttı
Gümbür gümbür çalan sazlar tanıttı
Utanmaz - arlanmaz yüzler tanıttı

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Kampanya dönemi geldi - geçiyor
Uyuma vatandaş fırsat kaçıyor
Millet çatır - çatır kupon kesiyor

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Her satırdan şiddet - nefret akıyor
Kalemler bölücü tohum ekiyor
Ekranlar salyalı pislik kokuyor

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Makyaj, giyim - kuşam bunların işi
En sağlıklı yaşam bunların işi
"Siz emredin paşam" bunların işi

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

İhtilal yaparsın manşet atarlar
"Nû resim " yaparsın topa tutarlar
Hangisini saysam katar katarlar

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Demokrasi, laiklak, insan hakları
Örtüyle başladı ilk yasakları
İrtica geliyor (!) son tuzakları

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Laiklik şeriat kavgası bitsin
Ülkeme duyulan bu nefret yetsin
Sevmeyen şerefsiz defolsun gitsin

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Görüntü kemalist / aslı komünist
Hesaplar çok ince tam oportünist
Bunlar hem yalaka, hem kapitalist

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Atatürk maskesi işin yapısı
Atatürk'e kuban olsun hepisi
Bizim ulan memleketin tapusu

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Deniz Türkiyeli, Önkuzu Türk'tü
Ay-Yıldız bayrağı en büyük farktı
Evita sevenler Ülkü'den korktu

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Kılıçkıran, Özmen dağda gezmedi,
Karakol basmadı, huzur bozmadı
Beşbin şehit verdik kimse yazmadı

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Her günüm cenaze her günüm şehit
Çektiğim acıya yaradan şahit
Bunların sebebi Şam'da bir it oğlu it

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Kimine Rusya'da bedava tatil
Kimine dinamit, kimine fitil
Çatlıya gelince "Faşist" bir katil

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Düşman gelmiş kapımıza dayanmış
Dört yanımız kampanyaya boyanmış
Kutuplara yaz gelmiş bak onlarda uyanmış

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan

Çanakkale hiç kampanya görmedi
Dumlupınar kampanyaya girmedi
Kocatepe mega kupon vermedi

Uyan Türk Evladı! uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
SORGU
Yiğit olanın lokması cana azıktır beyler
Kimse bana söylemesin buna yazıktır beyler
Soyu soysuz olanın sütü bozuktur beyler
Bunların soyu bozulmuş Türk'e düşman göbekten
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Kan istediniz canlardan bitmedi inadınız
Oğuz size yar olmadı budüz idi adınız
Senelerdir bu vatanın ekmeğini yediniz
Suyunuzu keseceğiz dağlardaki gölekten
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

İhanete yar mı olur, yüce dağların karı
Üstünüze zalım geldi bu senenin baharı
Deli poyraz gibi vurdu öksüzlerin kaharı
Eleneceksiniz beyler ince ince elekten
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Dağlar, taşlar bu ovalar bilin ki Türk'ün yurdu
Aslımız insan neslidir Türk'e semboldür Kurd'u
Soyu ermeni olanlar nerden bilecek Kürd'ü
İhaneti seyreyleyin perdedeki delikten
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Feryat eylemez mi sandın yavrusuna bir ana
Sizler doymak bilmediniz akıttığınız kana
İnsan olan cana kıymaz, nasıl kıydınız cana?
Anası nenni söylerken kan damlıyor belekten
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Alperenler şehadeti seslenirken çağrına
İbrahim'in dedileri nişan oldu bağrına
Mehmetçik'ler şehit düştü bu vatanın uğruna
Vatan mı istediniz lan beşikteki bebekten?
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Hainlerin yaptıkları yanlarına kalır mı?
İhanetin affı olmaz sizi millet salar mı?
Vatan şehitler toprağı seni toprak alır mı?
Boynuna urgan dolayın sağlam olsun ipekten!
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Başı bozuk yaylalarda bol keseden savurdun
Ne dinin var, ne imanın sen ne biçim gavurdun?
Hem korkaksın, hem zavallı zoru gördün kıvırdın!
Urgan bile dava eder boynundaki ilmekten!
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

Şehit anaların gözündeki yaş bitsin
Vatanımın üstünden kara bulutlar gitsin
Asın gardaş bu iti, şehitler rahat etsin!
Bu Sefai deli oldu, senelerdir demekten!
Bu hesap sorulacak Apo denen köpekten!

VASIYET
Gidenler; eşlerine, evlatlarına, arkadaşlarına, dostlarına yazıp bırakırken,
Ben sana yazmak zorunda kaldığım için beni affet baba...
Hiçbir zaman senin istediğin gibi bir evlat olamadım biliyorum.
Hoş, kendi istediğim gibi de olamadımya ne fark edecekse...
Yağmurlu bir akşam üstü; parkamın sırtı delik deşik, kafam gözüm darmadağın getirip bırakırlarsa kapının önüne sakın üzülüp dövünme ve hiç düşünme nedenini...
Soranlara ömrü; sokak çocuklarıyla, eylül çocuklarıyla,
onun-bunun çocuklarıyla ve en sonunda ittifak çocuklarıyla kavgayla geçti desin. Şimdi hep özlediği bizim çocukların; ÜLKÜ ÇOCUKLARI'nın yanında dersin, olur mu?
Sıradan bir mezar, sıradan bir tören istiyorum.
Tıpkı; dokuz can, dokuz yiğidim, dokuz gardaşım gibi...
Cenazeme gelen; kotlu, parkalı, ikibin içen arkadaşlarımı benim yerime koy, benmişim gibi sev, anlamaya çalış onları. Onların yaşanan bunca şeye rağmen beni sevdiklerine inanıyorum. Dilerim öyledir de...
Ama tabutuma tutunup en öne geçmeye çalışan, güneş gözlükleri altında timsah gözyaşları döken gravatlı godoşları; boşver gitsin.
Velhasıl; vasiyetimi ve sıkıntılarımı yine sana,
Arabamı teşkilata,
Kavgamı ve aşklarımı genç kardeşlerime,
Ağacımı yeni ozanlara,
Silahımı, sazımı, kitaplarımı ve inadımı oğluma,
Sevgimi kızıma,
Sabrımı kadınıma,
Türkülerimi herşeyden çok sevdiğim halkıma bırakıyorum.
Bana Hakkınızı Helal edin...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN ve YÜCELTSİN.

ULKUDASIM
Bugün yine seni hüzünlü gördüm
İçindenkederi at Ülküdaşım
Ülküdaş dediğin dar günde lazım
Derdini derdime kat Ülküdaşım

Herşeyi kendine eyleme tasa
Karaları giyip bürünme yasa
Korktuğun ne kadar gam keder varsa
Hepsine talibim sat Ülküdaşım

Şufani dünyada ak gün görmedim
Gönlümegöre bir devran sürmedim
Ağlamaktan fırsat bulup gülmedim
Senbari huzuru tat Ülküdaşım

Doğuştan yorgunum tutmaz dizlerim
Uykuyu unuttu fersiz gözlerim
Sana gelecek belazı ben göğüslerim
Yatağında rahat yat Ülküdaşım

Körtalih eline almış dümeni
Birsağa bir sola savurur beni
Enver der ecele açtım yelkeni
Sen gönlünce keyif çat Ülküdaşım

Sen dünyada keyif çat Ülküdaşım !


NISAN'A KIN
Bundan sonra ilk bahar Nisanla gelecekse
Mevsimler hep kis kalsin bahar istemiyorum
Nisan ile birlikte su hain eylül bile
Takvimlerden silinsin cikarilsin diyorum

Bizi perisan eden bu her iki aylara
Sizlerin huzurunda ben lanet ediyorum
On,a bölüp her aya alti gün ekleyerek
Nisansizve Eylülsüz seneler diliyorum

Eylülde DokuzISIK Nisanda Günes söndü
Bozkurtlar kara giydi matemlere büründü
Türkyurtlari perisan sac yoldu diz dövündü
Biz yandik yeni nesil yansin istemiyorum
Unutulsun bu aylar anilmasin diyorum

Eylüle lanet ettim kahpe Nisan darildi
Basbuguma kiyarak intikamini aldi
Müslüman Türk dünyasi ebedi bassiz kaldi
O günü hatirlamak bile istemiyorum
Nisana Nisanlara lanet olsun diyorum

Enver divane olmus Basbugu'nu ariyor
Hancerlenmis yüregi oluk oluk kaniyor
Ülküdasim feryadiniz cigerimi dagliyor
Bozkurtu gözü yasli görmek istemiyorum
Nisan doksan yediye lanet olsun diyorum
BOZKURT MARSI
Bozkurtlarla, bozkurtlarla
Türk yükselir bozkurtlarla.
Elde sancak, gökte bayrak,
Hak birliktir bozkurtlarla!..

Fedadır yurda canımız.
Er meydanı mekanımız.
Donatacak dokuz tuğu,
Damardaki al kanımız!

Emir senden, ölmek bizden,
Adanmışız bu ülkeye,
Dönmek yoktur sözümüzden!..
Hain, kahpe yoktur bizde,
Birlik vardır ülkümüzde!..

Adımıza bozkurt derler
Korku yoktur gözümüzde!..
İnanmışız bir Allah'a
Rehberimiz hem Kur'an'a!
Uzak değil, çok yakında
Varacağız biz Turan'a.

ULKUCUYMUS
Yıllar önceydi, puslu bir Eylül sabahı.
Kampüs kantininde tanışmıştık onunla.
Daha dün gibi hatırlıyorum.
Gözleri kömür karası, sözleri gönül yarasıydı. Vurulmuştum.
Koç gibi delikanlı derler ya, işte tam öyleydi.
Özü sözü birdi, mertti, sertti, erkekti.
Aşık olmuştum, platonikte olsa o benim aşkımdı, seviyordum.
Göz göze gelince boğazıma bir şeyler düğümlenir,
Kekeler konuşamazdım.
Ağzım kururdu, titrerdim.
O ise öylece bakar susardı...

Aynı okuldaydık.
Benimle ilgilendiğini hissederdim.
Konuşmazdı. Yan yana gelirsek, lafı ben acar beklerdim.
O havadan sudan konuşur, araya laf karıştırır çeker giderdi.
Bazen günlerce gözükmezdi, özlerdim.
Beni sevdiğini söylemesi için her numarayı yapardım, yemezdi.
Çay içelim derdim, gelmezdi.
Telefonumu verirdim, aramazdı.
Kitabını, notlarını alırdım verene kadar istemezdi.
Eline dokunurdum çaktırmadan çekerdi.
Yalnızca kantinde yakalardım onu, gider otururdum yanına.
Çay alma bahanesiyle kalkardı.
Dönünce tam karşıma otururdu.
Göz göze gelirdik, hissederdim beni sevdiğini.
Gözleri söylerdi o söylemezdi.
Sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak,
Çayını yarım bırakır, sigarasını söndürür, kalkar giderdi, çıldırırdım.
2000 içerdi...

O hep gitti, ben hep bekledim.
Böyle geçti tam üç sene.
Okul bitmek üzereydi ve benim doğum günümdü.
Onu da çağırmıştım.
Her zaman ki gibi gelmez diyordum ama geldi, ilk defa geldi.
Sevinçten uçuyordum.
Kapıda onu görünce her şeyi göze aldım.
El alemin içinde boynuna sarılıp
Bağıra çağıra "Seni seviyorum lan" dedim.
"Seni seviyorum" Rahatlamıştım.
Arkadaşlar aptallaştılar, ben utançtan kıpkırmızı oldum.
O elindeki bir tek kırmızı gülü uzattı bana, "Lanet olsun" dedi.
"Lanet olsun, bende seni seviyorum"
Göz gözeydik, ağlıyordu.
Ve acı bir gülümseme belirdi yüzünde.
İçeri bile girmedi, kapıdan döndü gitti.
İçimde fırtınalar koptu o gidince. Yüreğim acıyordu.
SEVİYORDUM, SEVİLİYORDUM
Ağlıyordum, gitmişti.

Aylar sonra gazetede gördüm resmini.
Okulunu bitirmiş, öğretmen olmuştu.
Güpegündüz, yol ortasında,
Öğrencilerinin gözünün önünde vurmuşlar onu.

ÜLKÜCÜYMÜŞ...
AYSEM
Ayşem; Kimi Anna'ya, Bella'ya, kimi Maria'ya, kimi de kızıl saçlı Nataşa'ya yazdı.
Oysa ben bir Türk yiğidiyim. Türk'e sevdalı olduğum için Ayşem, sana yazıyorum.

Ben seni, Kongo'da ölen sevgilisini İstanbul'da arayan Teksas'lı bir dişi gibi değil, aşk eşittir burjuva güzellerini diskoteklerde arayan züppeler gibi değil, hele; kafalarındaki kirli duyguları Nataşa adlı Rus kızında sembolleştirip, kızıl ruble arayanlar gibi aramıyorum Ayşem.

Ben seni, belki bir ana ceylanın vurulmuş yavrusuna su aradığı gibi, belki bir Anadolu delikanlısının kaçırmak için güzel Zeynebini; gecenin alaca karanlığında aradığı gibi seni arıyorum Ayşem.

Ama, muhakkak bütün iyilikleri, bütün güzellikleri, bütün özlemlerimi sende bulacağımı bilerek, engin denizin kudurmuş dalgaları gibi önümdeki engelleri teker teker aşarak, Yüce Allah'ın, Yüce Allah'ın izniyle seni arıyorum Ayşem.

Seni kaybettiğim dünyalarda bulmak istiyorum. O dünya; Hz. Fatih'in kılıcının altın kakması, Estergon dönüşünün gönülleri yakması, veyahut Tuna'nın bir ıtri bestesinde musuki gibi çağlayıp akması olabilir.

Geçtiğim yıllardaki parlak aynalar geleceğimi aydınlatır benim. Bir elim geleceğin milliyetçi Türkiye'sindeyse, Yavuz'un beyaz atının yelesindedir bir elim.

Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda Ayşem; ne meyhane tezgâhları ardında mum gibi yanıp sönen kızlarımın gözlerinin karası, ne yoksulluktan ve fakirlikten ölen yiğitlerimin verdiği yürek yarası, ne de başı kabak, yalın ayak dolaşan insanımın ciğerlerini Hilton gecelerinde içkilerine meze yapıp yiyen kahpelerin ağız kavgası var.

Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda; bir Kur-an, bir Kılıç ve bir Bozkurt üçünün ördüğü koca bir dünya, koskoca bir tarih var Ayşem.

Tut ki; seni karanlığın ta ötesinde bir yere hapsetsinler. Ömründe güneşi hiç görmeyeceksin. Ama ben, o güneşi yanıma aldım, seni kurtarmaya geliyorum Ayşem.

Ne Sezar, ne Hitler, ne pos bıyıklı Stalin, ne de ,ne de fare suratlı Mao; çözemez, çözemez, çözemez senin derdini Ayşem. Senin derdini, batılılık delisi sömürge aydınları, Robert Koleji mezunu özgürlük budalaları ve kafalarını çirkin kapitalistlere satmış devekuşları da çözemez.

Senin derdini Ayşem; senin gibi konuşan, senin gibi düşünen, senin gibi yaşayan, velhasıl kelam bizler; Ülkücüler çözeriz senin derdini.

Anamın anlattığına göre; koca Türk dünyasının küçük bir köyünde doğmuşum. Senin için doktor ya da ilaç, ekmek ya da su neyse, benim için milli devlet, Kızıl Elma ülküsü odur.

Sen, sen benim için; Kırım'lı bir Keh, Azerbaycan'lı Aybala, Yerköy'lü Fadime, hepiniz, hepiniz bizim için birsiniz. Çünkü bizim kanunumuzda; akvaryumlu meyhanelerde sevgilinin kömür karası gözlerine şiir yazmak yok!...

Biz çok dağ erittik. Ülkü denen nazlı gelinin duvağında, sülün gibi kızların gözbebeğine Ayşem.

Bizim kanunumuzda; geri bıraktırılmış insanımızı, esir milyonlarca soydaşımızı tutsaklıktan kurtarmak için, bu geri kalmışlığa son vermek için; birlikte, birlikte mücadele etmek var.

Bu, bu ne benim sana ağlayarak, ne de dizlerine kapanarak bir yalvarışımdır.

Bu, parmakları çelikten, yürekleri Estergon demirinden, yüzbinlerce, milyonlarca Müslüman Türk Ülkücüsünün sana, sana durdurulmaz emridir.

Kendine dön, kendine dön Ayşem! Kendine dön!...

DAVETIYE
Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür;
Din Arap'ın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
Çağrı Begle Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
İtalyalı melezlerden üstündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına
Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
Yine olur Anadolu size bir mezar.
Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
Senin dostun Cermanyaya biz Nemse deriz,
Bir gün yine Bec önünde düğün ederiz.


Söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
Ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
Fakat yine biz Osmanlı, sen Venediksin!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
Bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
Gök Türklerle Romalılar karşılaşmalı!
Görmüyorsan gönlümüzün içini, korsun!
Kılıçlarımız kınlarından çıkmaya görsün!


Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
17'ye karşı 44 milyon az gelir.
Arnavudu yendim diye kendini avut,
Yiğit Türk'le bir olur mu soysuz Arnavut?
Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
Dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
En yiğitler serilmeli en önce yere!
Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
Ülkü denen nazlı gelin erle şan ister!
Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.


Damarında var mı senin böyle bol kanın?
Türkün kani bir eşidir lavlı volkanın!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
Karşısında olmasaydı şanlı "Türk Budun"
Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,

İnsan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
Aryalarla Turanlılar karşılamalı.
Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
Hız verecek biricik şey ona savaştır!
Keskin olur likörlerden ayranla kımız,
Karnera'yı yere serer Tekirdağlımız.
Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
Biz güleriz Facyolarin felsefesine,
Dayanır mi kırkı bir tek Türk efesine?
Bizim yanık Fuzuli'miz engin biz deniz!
Karşısında bir gol kalır sizin Dante'niz!
Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
"General"ler "Pasa"larla atamaz aşık!..
Ey İtalyan başvekili! Ey Musolini!
İki ırkın kabarmalı asırlık kini...
Hesabını göreceğiz elbette yarın
Yedi yüzlü, yedi dilli İtalyanların!

Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih
Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa...
Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
Haydi, hamle kafirindir... İlk önce sen gel
Ecel ile zaman bize olmadan engel!
Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
Süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
Olma böyle sinsi çakal, yahut engerek,
Bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!..

Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
Atilla'nın ateşi var içimizde!
Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
Sınırdadır Pilevne'nin kırk bir askeri!
Edirne'de Şükrü Paşa bekliyor nöbet!
Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
Aşılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!

ANSIZIN
doğruyu yanlıştan ayırmak için
Haklıyı haksızdan kayırmak için
Yoksulu yetimi doyurmak için
Bir gece ansızın gelebiliriz

Kanayan yaralar sarılsın diye
Haksızlıktan son bulsun durulsun diye
En kutlu hedefe varılsın diye
Bir gece ansızın gelebiliriz

Çoluk_çocuk , ana-baba , soy ile
Köşe bucak , ilçe şehir köy ile
Davul-zurna , düğün-dernek toy ile
Bir gece ansızın gelebiliriz


 


SIIRLERINIZI BEKLIYORUZ